Ana içeriğe atla

AÇILIŞ


    Ben Muhammed Akif TOBCİL, bazıları Akif der ailem Muhammed der ama siz nasıl isterseniz hitap edebilirsiniz.
    1 Ocak 2001 yılı Bitlis Tatvan doğumluyum. Ben henüz 2 yaşındayken ailem İstanbul' a taşındı ve o günden beri İstanbul' da yaşıyoruz. İstanbul Gaziosmanpaşa'da başlayan maceramız günümüze kadar 6 farklı ev ve 3 farklı semtte devam etti, şuanda Başakşehir' de yaşıyorum ve burayı seviyorum.
    Eğitim hayatımın birçok farklı okulda geçmesine rağmen sınıfta her zaman gözde öğrencilerden biri olmak beni mutlu eden bir tabloydu. İlkokul ve ortaokul dönemim çok sık taşınmamızdan kaynaklı birçok okul değiştirmeme neden olsa da lise hayatım çok daha verimli geçti. Lise dönemine Zeytinburnu MTAL' de başladım ve 9. sınıf  bahar döneminde Borsa İstanbul Başakşehir MTAL' e geçiş yaptım. Çünkü yine farklı bir semte taşındık :)
    Lise hayatımı aynı lisede bitirmem ve lisede hayatımın en güzel anlarına şahitlik etmem mutluluk vericiydi. Blog başlığım gibi " Kuşkusuz Gerçekler" vardır, bazı anlarımız gibi.
    Çocukluktan beri özellikle elektriğe olan fazla merakım ve sahip olduğum iki amcamın elektrikçi olması beni fazlasıyla o alanın büyülü cazibesine sürükledi. 8. sınıf yaz tatilinden itibaren 11. sınıfa kadar her yaz gittiğim amcamın bobinaj dükkanında gerçek elektriği oluşumuyla öğrenmek ve lisede elektrik-elektronik alanını tercih etmek verdiğim en doğru kararlardan biri. Lisede öğrendiğim bilgileri daha öncesinde aslında nasıl çalıştıklarını bile bilmeden uygulamalarda defalarca yapmış olmanın keyfini sizlere anlatamam. Hele ki elektronik, tanıştıktan sonra en iyi arkadaşlarımdan biri oldu :)
    11. sınıfta temel bilgilerimi teorikle birleştirdiğim sıralarda yeni bir ekibe dahil oldum ve bu ekibin asıl amacı uluslararası düzeyde düzenlenen bir robot yarışmasına katılmaktı. Okulumuzun ekibi olan Pars ' a katılmam ve robotik işlere atılma maceram o zamanlara dayanır. Pars 1992' den beri düzenlenen FRC (First Robotics Competition) adlı bir turnuvaya katılıyor. 2017 Kasım ayında dahil olduğum ekipte 6 ay kadar kısa bir süre sonra takım kaptanı oldum ve Pars ile birlikte bir sürü yarışma ve organizasyona katıldım. Hikayenin başladığı ve devam ettiği noktalar haricinde hiç şehir dışı görmemiş bu çocuk Pars ile birlikte önce Amerika sonra Çin' de robot yarışmalarına katıldı. Bana 2 yıl önce bunları yaşayacağımı söyleseydiniz vereceğim tepki bariz çok belli olurdu. "Delirdin mi sen!"
    Artık takım kaptanı değilim ama yola devam Pars ' a çok fazla şey borçluyum ve bu yüzden Pars 'ın akıl hocalığını gönüllü bir şekilde devam ettiriyorum. Lise mezuniyeti sonrası girdiğim üniversite sınavım adete bir kamyon gibi üzerimden geçti ama en azından merak ettiğim ve öğrenmek istediğim bir bölüm olan Elektronik Haberleşme Teknolojileri bölümünde ön lisans okuyabiliyorum :)
    Elbette isteğim mühendislik okumak ve birikimlerimi profesyonel düzeye taşımak, bu yüzden ön lisansımı DGS (Dikey Geçiş Sınavı) ile mühendisliğe tamamlamak istiyorum. İnanıyorum ki gelecek bizimle gelecek. 
    Kuşkusuz Gerçekler vardır inanmak istediğimiz ve hayal ettiğimiz. Bizler birlikte hedeflerimizi seçeceğiz. 

    İlk blog yazımda sizlere kendimi tanıtmak ve kısada olsa hayatımdan bahsetmek istedim. Hemen her konuya değineceğim yazılarımda şekillenen geleceğime bakmak eğlenceli olacak. Mutlu olmak için çalışın ve eğlenmeyi asla unutmayın. 

    Ben Muhammed Akif TOBCİL hayalleri küçük bir sokakta başlayan ama hedeflerini dünya ile sınırlandırmayan bir blog yazarı.  

    




                                                                                             Muhammed Akif TOBCİL
                                                                                                                     04.12.2020 






















Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSAN

      Ayrılıkları pek sevmem çünkü her seferinde bir taraf gerçekten üzülür. Biz bu yazı yazma işlerine uzun bir süre ara verdikten sonra sanırım tekrar başlayacağız. Uzatmadan pek sıkmadan haliyle sizi de yormadan direk konuma giriş yapayım. Bugün konumuz İnsan.     İnsan insan dedikleri     İnsan nedir şimdi bildim     Can, can deyü söylerlerdi     Ben can nedir şimdi bildim     Ne güzel bahsetmiş Muyiddin Abdal bu şiirinde insandan.      Daha önce kaçımız etrafına bakıp çevresindeki insanların ne yaşam yaşadıklarını, ne zorluklara göğüs gerdiklerini veya ne gibi mutluluklara şahit olduklarını düşünmeye çalıştı. Anlık olarak dünyada bulunan 8 milyar insandan sadece biri olan bizim kendimize göre dertlerimiz varken kalan herkesin derdine empati kurabilmek zordur. Gelin birlikte bir köşeye geçelim ve sadece seyredelim. Kiminin acelesi, kiminin umutsuzluğu, kiminin sakin adımları bize çok şey anlatacaktır. İn...

DETAYLAR

     Yeniden merhaba, uzun bir ara sonucu yazmaya başlamak garip bir his. :)     Bugün başlığımız DETAYLAR.     Doğru işe odaklanmak çoğu zaman bize başarı getirir sonuçta odaklandığımız nokta doğrudur. Burada çoğu zaman sormayı unuttuğumuz bir soru mevcut, ne kadar doğru?     Bazen ufak bir işi yaparken dikkatimizi sadece o işe ve işten kaynaklı olaylara verdiğimiz için işin çevresinde veya kendi çevremizde oluşan detaylara bakamayız. (Aslında bazen değil sıklıkla :))  Peki neden bu kadar önemli bu detaylar? Bu soru aslında cevabının uzun uzun tartışılabileceği bir konuya kapı aralıyor. Detaylar günlük yaşantımızda her ne kadar bizlerin dikkat etmediği konular olsa da detaylara baktıkça insanlar evrilir. Bazen bir resmin bütün sanatı detaylarda saklıdır. Biz kullanıcılar genellikle alıştığımız gibi sadece resmin kendisine odaklandığımız için detayları fark etmek veya etmemek bizleri ilgilendirmez çünkü resmin geneli güzeldir. Bu algı to...

SESSİZ

     Şuan oldukça sessiz bir yerden yazıyorum bu yazıyı. Arka planda çalan hafif klasik müzik ve sadece onu duymamı engelleyecek olan klavyenin tuşlarının sesi.      Hepimiz bir yerlerde huzuru aramak için yaşıyoruz, tamamen huzurlu sakin ve mutlu olmak için. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan biz buna hasret kaldık. Sessizliğe.      Hadi etrafımızda ki tüm seslerden ve gürültüden uzaklaşarak sessiz bir köşe belirleyelim. Bu köşede düşünelim, neye neden ihtiyacımız olduğunu. Kalabalık yaşamların, sıkışık apartmanların arasında boğulup kalmışken neden diye soralım kendimize. Bizim buna gerçekten ihtiyacımız var mı?     İçinden çıkılamaz bir kalabalığın oluştuğu, her seferinde yıllardır aynı yerde oturmana rağmen kapının önüne çıktığında gördüğün yabancı yüzler seni de huzursuz etmiyor mu? Sor kendine neden bu kadar fazla, fazlayız. Yaşamayı mı bilmiyoruz yoksa şuan ki yaşamımıza yaşam mı diyoruz. Yüksek stres, yüksek gürültünün içind...