Geçmişte yolculuk yapmaya ne dersiniz?
O zaman biraz geriye doğru gidelim
16. YY. iyi gibi. Piri Reis’ in “Kitab-ı Bahriye” yi hazırlamaya başladığı
vakitlere doğru ya da disseksiyonun öneminin anlaşılmaya başlandığı, insan
anatomisinin gerçek anlamlı laboratuvarlarda incelenmeye başladığı zamanlara
yakın bir tarihe gitsek veya onlar gelse ne iyi olurdu değil mi? 😊
Bahsi bile güzel ancak yazılanlar ve
kalıntılardan başka geçmişe bakan hiç penceremiz yok. Onca buluşun,
araştırmanın, iyi anıların ve dünün bir penceresi olmaması kötü olsa da aslında
geçmiş yaşıyor, her an yanımızda.
Düne
gidemiyorsak bugünü yavaşlatmanın bir çözümü ya da yolu var mı?
Okuduğum en
son metinde, bir saniyenin oluşumu için Sezyum 133 atomunun titreşim sayısının
baz alındığı yazıyordu. Tam olarak saniyede 9.192.631.770 titreşim.
(çoğunuzun okumadan sadece sayılara baktığını tahmin edebiliyorum 😊) Peki neden Sezyum atomu? Biraz araştırınca bulmak zor olmadı. Sezyum
atomu 1997 yılında yapılan CIPM toplantısında kararlı olduğu ve 0 K (Kelvin)
sıcaklıkta kararlılığını koruduğundan dolayı seçilmiş. Bu cevap sonrası işlerin
biraz daha detaylandığı şu noktada aklıma bir soru daha geldi. 😊
Saniye mi
önce bulundu, Sezyum atomunun titreşimi mi?
Bu konuyu
merak edip biraz araştırma ve inceleme fırsatı elde edemedim çünkü saniyenin
internette tam bir tarihine ulaşamadım. Bu konuda ufak yollu bir beyin
fırtınası ile Sezyum atomunun titreşim sayısının hesaplandığı yılı baz alarak
(1967) ve ilk saatlerin kullanılmaya başlandığı yılları (16. YY.)
karşılaştırdığımda saniyenin önce bulunduğunu söylemem daha doğru olur sanırım.
Aslında şöyle bir yaklaşım hiç tarih bilmeden de sonuca ulaştıracaktır beni.
Neden 9.192.631.770 titreşim, bu sayıyı ne ile karşılaştırdınız sorusunun
cevabı saniye. :)
Şimdi asıl
sorumuza gelelim zamanı yavaşlatmanın bir yolu var mı? Sezyum için zaman ne
kadar da yavaş akıyor halbuki. Albert Einstein’ a “İzafiyet teorisini kısaca
nasıl anlatırsınız?” diye bir soru sorulduğunda; “elinizi bir dakikalığına
sıcak bir fırının içine sokun, bir saatmiş gibi gelir. Güzel bir kızla bir saat
kadar zaman geçirin bir dakikaymış gibi gelir. İzafiyet budur” cevabını
vermiştir. Sonuçları zihinde haritalandırabilmek için ne kadar düşünmüş olsa
gerek. Geçmişe gidip sohbet edebilsek keşke.
Günümüz ve
gelecek koşullarını baz aldıkça geçmişe yolculuğun sadece kalıntılardan ibaret
kalacağını söylemek zor değil ancak Charles Duell aklıma geliyor ve geldikçe
umutlanıyorum.
Geleceğimizi
Şekillendirelim.
İnsanoğlunu
geçmişe gitmek daha doğrusu geçmişi düzeltmek istemesinin bence sadece iki
nedeni var. Pişmanlık ve merak duyguları, yapılanları değiştirmek veya merak
etmekten yola çıkıyor. Meraklarınız konusunda yapabileceğim pek bir şey olmasa
da pişmanlık duygusu üzerinde durulabilir.
Hani insan
keşke der ya o an pişmanlık duygusunun tavan anıdır. Bu konuda ders niteliğinde
sözler devreye giriyor. “Düşünmeden konuşmanın cezası, konuştuktan sonra
düşünmeye mahkum olmaktır.” Ne güzel söylemiş Hz. Ali. Bu sözler çok fazla
aklıma gelir ancak uygulamaya kolay kolay gelmez. Bu yüzden yapılması gereken
şey sanırım her ne kadar doğru olsa da uygulamasının sadece kelimelerde sınırlı
olduğu bu duyguyu kabullenmek.
Bu yazıyı
okuyorsanız 21. YY’ ın 21. Yılına gireli dakikalar veya saatler olmuş demektir.
Harika bir zaman dilimi 21-21. Her geçen günün dünü arattığı bu zamanlarda
yapılabilecek pek bir şey olmasa da akıllara hemen sadece iyi geçsin, kimse
hastalanmasın veya herhangi bir afet yaşanmasın temennisini getiriyor. 2020’ ye
büyük umutlarla girdiğimiz 365 gün öncesine baktığımızda bugün hayal
kırıklığıyla ayrılıyor olmak ders niteliğinde aslında. ZAMAN
ACIMASIZDIR.
Akan bir
nehri durdurmanın yolu önüne set çekmek olsa da zamanı durdurmanın yolu yoktur.
Sonuçta biz yokken de vardı, öldüğümüzde de olacak. Geçmişe dönük baktığımda
yazdığım 532 kelimelik metin bana şunu öğretti. Zamanını iyi değerlendir ve anı
yaşa.
Hoş geldin
2021 sağlık huzur ve mutluluk getirmen dileğiyle!!!!!!
.
Muhammed Akif TOBCİL
1.1.2021

Yorumlar
Yorum Gönder