Çünkü insanoğlu evini odalara bölmeyi tercih etti, halbuki bu hakkı onlara kimse vermemişti. İnsanoğlunun bunları yapabilmesinin asıl nedeni nankörlük ve ulaşamamanın verdiği hırstı. Nesillerden beri çok fazla düşünür benzer fikirlere sahip olmaları ve fikirlerini dile getirmeleriyle çeşitli suçlarla yargılandılar ve düşünce özgürlükleri ellerinden alındı. Bu düşünürlerden biri olan Jean Jacques Rousseau söylediği birkaç cümle ile yeterince detaylı açıklamış aslında.
“Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ‘Burası benimdir’ diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara, sakın dinlemeyin bu sahtekarı, meyveler herkesindir, toprak hiç kimsenin değildir ve bunu unutursanız mahvolursunuz diye haykırsaydı. İşte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı.”
Zarar verdiğimiz öyle bir şeyden bahsediyoruz ki yaşamak için ihtiyacımız var. Atasözlerinin yerinde kullanılmasından çok hoşlanırım çünkü çoğu zaman anlatmak istediğin şeyi çok iyi açıklayacak bir cümle olarak kenarda durur. İnsanoğluna her koşulda ev sahipliği yapan Dünya için en uygun söz sanırım “Köpek bile yediği kaba pislemez” olacak. Atasözünde bahsedilen ve daha birçok canlıya da ev sahipliği yapan Dünya için en üzücü durum zarar veren tek canlının evde konaklayan en zeki canlı olması.
Her gittiğimiz yerde doğa manzarası eşliğinde fotoğraf çekmek istememiz veya hayran kalmamız gülünç bir durum. Çektiğimiz her fotoğrafta veya her gördüğümüz anda aşıkmış gibi davransak da aslında sadece nankörlük yapıyoruz. Doğa her yerdir, sadece güzel görünen kısmı değil. Çirkin ve güzel yanlarıyla, sıcak veya soğuk anlarıyla veya karanlıkta ya da aydınlıkta. Doğa aslında Dünya her zaman güzeldir. Sadece nankörlük yapmamamız gerekiyor. Kuşkularımızın kaybetmek olması gerekli, bir gün arkamızda bıraktığımız evimize zarar gelmesinden korkmalı ve korumak için mücadele etmeliyiz. Sınırları fiziki kaldırmanın imkansız olduğu bu çağda mental olarak silmeli ve Dünya’ nın her yerinin evimiz olduğu kanaatine varmalıyız.
Çünkü dünyanın hangi noktasında doğduğumuzu seçmememize rağmen bildiğimiz tek şey ona ihtiyacımız olduğu. Farkında olmalıyız ki zarar verdikçe zarar göreceğiz, görüyoruz. En büyük örneklerinden biri olan Hiroşima ve Nagasaki’ ye bırakılan 1945 yılındaki atom bombası. Hala civar bölgelerde kanserli çocukların doğmasına ve genetiği değişmiş mutasyonlar oluşmasına neden oluyor. Tek sebebi insanoğlunun nankörlüğü ve bencilliği. Hubert Reeves’ in “Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz” sözünün ne kadar doğru olduğunun kanıtı niteliğinde.
Dün, bugün, yarın yaşamak için sahip çık. Evine ihanet etme ve onu koru. En azından bilincinde ol ve en yakınından başla.
Yerlere çöp atma, çevreni koru, doğaya saygı duy, bastığın çimenlerin altında ezilen canlıları bile düşün, yolda yürürken rastladığın böceklere, karıncalara daha birçok sürüngene bile saygı duy. Bunları yaparak başlamalısın. Bunu hepimiz yaparsak başarırız fakat başkaları yapmıyor diye yapmamazlık yapmamalıyız.
Ben Muhammed Akif TOBCİL duygularını yazıya dökerken farkındalık oluşturmayı ve insanların özüne inerek şefkat duygusunu ateşlemeyi hedefleyen bir blog yazarı.
Muhammed Akif TOBCİL
10-01-2021

Hubert Reeves

| Atom bombasının patlamasından meydana gelen mantar şeklindeki bulut |
| Jean-Jacques Rousseau |
Süper bir yazı. Yüreğine sağlık.
YanıtlaSil