Ana içeriğe atla

KALABALIK

 KALABALIK

   Bu yazı yazma işleri çok acayip bazen diyorsun ki başlayayım ve yazayım ertesi gün hevesin kaçıyor. Her neyse son günlerde birazcık olan hevesimle bugün burada yazıyorum. 

    Bir kaç gündür farklı lokasyonlara yolculuk etmem, insanların telaşına şahit olmam ve aslında ne olduğumuzu öğrenmem beni bu yazıyı yazmaya sürüklüyor. Huzur, sessizlik ve sakinliktir derdim her zaman ama yaşadıkça değişiyorum sanırım çünkü kalabalıkları seviyorum. 

    İnsan ıssız bir adaya düştüğünde yanına en önemli neleri alır? Bir kitap, bir fener, yiyecek veya yaşamda kalma ürünleri mi? Bu sorunun cevabı bugün herkes için özeldir. Çünkü çoğumuzun amacı yalnızlığı örtbas etmektir. 

    Sabah iş saatlerinde uyanan milyonlarca insanın bazı şeyleri elde edebilmek için aynı anda senkronize seyehati kalabalık mıdır? Kalabalıkları insanlar mı oluşturur? Bazı sorularımın cevaplarını bulabilmek adına çoğu zaman düşünürüm eskisi gibi herkese anlatmam ama bugün yazıyorum. 

    Kalabalık insanlardır. Etrafımızda bulunan herkes ve hepimiz.

    İnsanların yoğun olduğu bir cadde ve sokakta yürürken aniden durun ve etrafınızı gözlemleyin herkesin ne kadarda acelesi var değil mi?

    Ne bu telaş? Nereye gidiyoruz? Neden gidiyoruz?  Neden bu kadar kalabalık? İnsanda bu kısa döngüden ibarettir ya her zaman bir yerlere yetişmeye çalışır. Kalabalık ortamların hafif uğultusu bazen insanı şaşırtırcasına artar bazen ani bir sessizlik kalabalığın gürültüsünü ispatlar. 

    Bugün yaşıyorken kalabalıklardan kaçmak yerine kalabalığın yönlendiği nokta olmak gerekir. İnsan telaşlarını bir kenara bırakınca huzurun olması için yalnız olmak gerekmediğini anlar. Stres kime? Sorun kime?  


    Her zaman sorularımı yeni sorular ile çözdüm ve kendime yeni sorular bıraktım. Bu benim mizacım fazla sorularımın yanıtını düşünmeyi seviyorum. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSAN

      Ayrılıkları pek sevmem çünkü her seferinde bir taraf gerçekten üzülür. Biz bu yazı yazma işlerine uzun bir süre ara verdikten sonra sanırım tekrar başlayacağız. Uzatmadan pek sıkmadan haliyle sizi de yormadan direk konuma giriş yapayım. Bugün konumuz İnsan.     İnsan insan dedikleri     İnsan nedir şimdi bildim     Can, can deyü söylerlerdi     Ben can nedir şimdi bildim     Ne güzel bahsetmiş Muyiddin Abdal bu şiirinde insandan.      Daha önce kaçımız etrafına bakıp çevresindeki insanların ne yaşam yaşadıklarını, ne zorluklara göğüs gerdiklerini veya ne gibi mutluluklara şahit olduklarını düşünmeye çalıştı. Anlık olarak dünyada bulunan 8 milyar insandan sadece biri olan bizim kendimize göre dertlerimiz varken kalan herkesin derdine empati kurabilmek zordur. Gelin birlikte bir köşeye geçelim ve sadece seyredelim. Kiminin acelesi, kiminin umutsuzluğu, kiminin sakin adımları bize çok şey anlatacaktır. İn...

DETAYLAR

     Yeniden merhaba, uzun bir ara sonucu yazmaya başlamak garip bir his. :)     Bugün başlığımız DETAYLAR.     Doğru işe odaklanmak çoğu zaman bize başarı getirir sonuçta odaklandığımız nokta doğrudur. Burada çoğu zaman sormayı unuttuğumuz bir soru mevcut, ne kadar doğru?     Bazen ufak bir işi yaparken dikkatimizi sadece o işe ve işten kaynaklı olaylara verdiğimiz için işin çevresinde veya kendi çevremizde oluşan detaylara bakamayız. (Aslında bazen değil sıklıkla :))  Peki neden bu kadar önemli bu detaylar? Bu soru aslında cevabının uzun uzun tartışılabileceği bir konuya kapı aralıyor. Detaylar günlük yaşantımızda her ne kadar bizlerin dikkat etmediği konular olsa da detaylara baktıkça insanlar evrilir. Bazen bir resmin bütün sanatı detaylarda saklıdır. Biz kullanıcılar genellikle alıştığımız gibi sadece resmin kendisine odaklandığımız için detayları fark etmek veya etmemek bizleri ilgilendirmez çünkü resmin geneli güzeldir. Bu algı to...

SESSİZ

     Şuan oldukça sessiz bir yerden yazıyorum bu yazıyı. Arka planda çalan hafif klasik müzik ve sadece onu duymamı engelleyecek olan klavyenin tuşlarının sesi.      Hepimiz bir yerlerde huzuru aramak için yaşıyoruz, tamamen huzurlu sakin ve mutlu olmak için. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan biz buna hasret kaldık. Sessizliğe.      Hadi etrafımızda ki tüm seslerden ve gürültüden uzaklaşarak sessiz bir köşe belirleyelim. Bu köşede düşünelim, neye neden ihtiyacımız olduğunu. Kalabalık yaşamların, sıkışık apartmanların arasında boğulup kalmışken neden diye soralım kendimize. Bizim buna gerçekten ihtiyacımız var mı?     İçinden çıkılamaz bir kalabalığın oluştuğu, her seferinde yıllardır aynı yerde oturmana rağmen kapının önüne çıktığında gördüğün yabancı yüzler seni de huzursuz etmiyor mu? Sor kendine neden bu kadar fazla, fazlayız. Yaşamayı mı bilmiyoruz yoksa şuan ki yaşamımıza yaşam mı diyoruz. Yüksek stres, yüksek gürültünün içind...